15 Mart 2008 Cumartesi

BEN



bir bahar akşamında
doğmamıştım belki
güzün en kekremsi
gecesiydi doğumgünüm
okyanus mavisi
değildi belki gözlerim
yağmur sonrası kokan
toprak kahvesi bakıyor gözlerim

AŞK




Aşk,
Çılgınca sevişmek mi?
Eller bağlı
Işık acık
Birkaç yalandan inleyiş


Aşk,
Bir gece kaçıp gitmek mi?
Küçük bir resim
Yalandan birkaç şiir
Üstüme sinmiş kokun


Aşk,
Dogmadan ölmek mi?
Birkaç metre bez
Sıradan bir çukur
İçinde ruhsuz bedenim.

YOL


Yalnızlığın gölgesini takip etmekten yoruldum artık. Kendimi kenarda duran irice siyah taşın üzerine bırakıyorum. Ruhum hiç dinlenmemişçesine bıkkın. Bedenimden kopup gitmeye cesareti kalmamış gibi. İkisinin de uykuya ihtiyacı var. Bedenim ve ruhum. Uzun bir yolculuğun kalıntıları var hala üzerimde. Beynim ne kadar dolu olduğunun bile farkında değil. Aslında beynime nereden baktığımızla ilgili. Yalnızlıkla ilgili veriler o kadar çok yüklendi ki, sanki her şeyin ondan ibaret olduğunu zannediyorum. Yol kat etmek, peşinden gitmek, bir şeyler aramak. O kadar çok sebepten yalnız kaldım ki. Yalnızlığı arayamaz oldum. Sanki o benim. Yalnızlık ve ben. Beni arıyorum artık diyebilir miyim acaba? Diyemem. Galiba aradığım şey ben değil sensin. Seni bulduğum zaman beni de bulmuş olacağım. Yalnızlığı da takip etmekten de vazgeçeceğim. Ama sen kimsin? Nasıl bulacağım seni? Her seni buldum derken kendimi soğuk bir taşın üstünde mi bulacağım?