14 Haziran 2009 Pazar

tükeniş

Uykusuz geçen her gecenin ardından bu kez cesaret edeceğim diyorum.
Zamanın ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu bilsem ve zaman içinde kendimi ne kadar küçük görmeye çalışsam da bir türlü başaramıyorum ve bütün dünyanın kendi etrafımda döndüğünü düşünmekten alamıyorum kendimi. Herkes beni düşünsün, herkes benİ sevsin, bütün kadınlar ve erkekler bana âşık olsun istiyorum. Geceler o kadar karanlık olsun istiyorum ruhumun tohumlarından beslendiği.
Her gecenin bir tek ortak noktası vardı benim için, “uykusuz kalmam”. Ne zamandır uyumadığımı hatırlayamaz olduğum evrelere girdiğim zamanlardı her zamanki eflatun dört duvar ve ben, elimde televizyon kumandası, önümde gecelerin sigara izmaritleri, ağzımda ise yenisi; yak beni diye yalvaran. Donuk donuk bakıyorum ışıl ışıl parlayan televizyon ekranına, gözümü kırptığım zaman ki karanlığın ne kadar huzur verici olduğunu bilsem de, tükeniş ayinime devam ediyorum. Geçen otuz yılın üzerimde bıraktığı tahribat, azalan gençlik enerjim ve sevdiğimi sandığım insanların birer birer hayatımdan çıkıp gitmeleri beni bu kaçınılmaz sona doğru sürüklüyor sanıyordum.
Hayatın sadece bir başlangıç olduğunu düşünen ve inanan insanlar tanıdım ama hep aklıma takılmıştı, peki doğmak ve ölmek hayatın neresinde? Hangisi başlangıç? Hangisi bitiş? Ya da önemsizliğimize sürekli anlam kazandırmak için mi bu kadar karmaşıklaştırıyoruz her şeyi? Basitleştirmek ve basit olmak mutsuz edebiliyor olabilir mi bizleri? Televizyonun karşısına geçmiş kendi basit yaşamına kılıf uyduran bir adamama mı benziyorum acaba? Yoksa karmaşanın beni karşı kapıda beklediğinden haberim yok gibi mi anlatıyorum anlamsızca?
Bir hikâyenin tam ortasındasınızdır ve tek kahramanın siz olduğunuzu sanırsınız, sonra yalnız olduğunuz aklınıza gelir biraz hüzünlenirsiniz ama çok sürmez bir başkası daha olsa aynı kahraman olamayacağınızı ve aynı hikâyede aynı tadı vermeyeceğinizin farkındasınızdır. Ama kalem hiçbir zaman sizin elinizde olmamıştır ve olmayacaktır, birilerini sizin için bir şeyler karalayacak ve siz o olacaksınız, o isterse mutlu olacaksınız, o istemezse hiç ağlamayacaksınız belki yüzünü seçemediğiniz bir kadına veya erkeğe âşık olacaksınız ya da ömür boyu yalnız kalacaksınız mekânını bile seçemediğiniz bir yerde. O kalem, bazen tanrı olacak, kader olacak kimisi için, bir kadın olacak veya bir erkek, bazen aileniz olacak, bazen hiç tanımadığınız biri… Siz kahramanım diye böbürlenirken elinde kalemi olanlar istedikleri gibi yazacaklar, farkında olacaksınız, atlamak isteyeceksiniz uçurumun kenarından ve bırakacaksınız usulca ama ölemeyeceksiniz çünkü ölmek bile elinizde olamıyor bazen.

Hiç yorum yok: