29 Eylül 2007 Cumartesi

gece bekçisi


Zamana bırakıyorum her şeyi, seni, beni, gökteki yıldızları. Geriye ne kalacağını düşünmeye bile fırsat kalmadan. Gelecekte ne olacağı meçhul küçük bir çocuktan farksız yaşamaya mahkûm. Akılda soru işaretleri sürekli. Cevaplara yönelmiyor, tek bildiği sürekli bir kargaşa içinde uzun cümleler kurup nokta yerine virgülleri kullanmak. Çaresizliğe mi bırakıyor her şeyi bu aciz çocuk. Yoksa elinde mi değildi bu kısırdöngünün içinde kapılıp gitmesi. Çabalamıyor mu sanıyorsunuz, hayatından memnun mu görünüyor acaba, hep elindekilerle yetiniyor gibi bir halimi var? Gündüzleri işe çıkmak zorunda bırakılan bir gece bekçisi gibiyim. Karıştırdım sağımı, solumu, kendimi ve seni. Elimde fener ışığa doğru tutuyorum. Tek bildiğim 1970 yapımı fenerimle karanlıkları aydınlatmakken şimdiyse güpegündüz bıraktılar beni tek başıma. Işık gözümü alıyor. Bense fener tutuyorum ışığın kaynağına. Bu bembeyaz ışığın arkasında bile aydınlatacağım bir şeyler var diye umuyorum. Herkes bana bakıyor. Ya ne yaptığımı anlamıyorlar, yâda daha önce hiç deli görmediler. Çocuklar parmaklarıyla annelerine beni gösterip bu amca ne yapıyor diye soruyorlar. Diğerleri kendi aralarında bu hale nasıl geldiğim üzerine koyu bir muhabbete dalmışlar. Kimisi benim çok zeki bir çocuk olduğumu çalışmaktan kafayı yediğimi iddia ediyor. Kimisi sevdiği kıza kavuşamadı aklını kaybetti diyor. Kimisi sadece bakıyor. İşte en çok hiç konuşmayanları sadece bakanları merak ediyorum. Çünkü bende uzun zamandır konuşmuyorum. Ve sadece sana bakıyorum belki sende bir gün beni görürsün umuduyla.

Hiç yorum yok: